Kategoriler

ÖZLÜ’NÜN DÜZCE’DE SİYASİ BEKLENTİSİ KALMADI

Şimdi bu hafta 3-4 gündür, 5 gündür, 6 gündür neyse, bir haftadan beri Faruk Özlü ile Tanju Özcan arasındaki aşıklar var. Aşıklar birbirlerine karşı, böyle giderler yaparlar. Sazlarla böyle birbirlerine hitap ederler ya; aşıkların hali var ortada. Güzel bir birbirlerine gönderme, giderme işte gündem oluşturuyorlar. Şimdi Tanju Özcan konuştuğu zaman, Türkiye'de gündem oluyor. Bir yürüyüş yaptı. Kendine göre bir gündem yakaladı. Konuştuğu zaman gündem oluyor. Faruk Bey Bolulu gazetecilere vermiş olduğu demeçte, ben Bolu'ya gizli gizli giderim derken, başlatılan bir ne var? Bir yapay zekalı, bir Tanju Bey'in başlattığı bir şey var. İşte saklanıyor, gidiyor, geliyor derede atlıyor. O ondan faydalanıyor. Birbirlerine dokunarak, atışarak, birbirlerinin sinirleriyle, birbirlerine dokunarak ne yapıyorlar? Gündem oluyorlar. Ben hani ne Bolu'nun tarafından, ne Düzce'nin tarafından ziyade, ben Düzce'nin reklamının olmasından keyif alıyorum ve Düzce'nin güzel bir reklamı oluyor. Faruk Bey'in güzel bir algısı oluyor ve bu atışmalarda birisi sen deniz kenarına git kumla oyna, sen daha çocuksuna getiriyor Faruk Bey işi. Tanju Bey de bir paylaşımdan sonra durdu. Faruk Bey ikincisini de Bolu'nun sembolü ayı fotoğrafıyla beraber bir şey ima etmeye çalıştı.

Aslında Tanju Bey, Faruk Bey'in sinirleriyle oynuyor. İşin özünde bu var. Dokunuyor. Herkes faydalı. Yani bu atışmanın, bu kapışmanın, bu rekabetin herkese faydası var ama bize ne faydası var? Düzce'ye faydası ne?

Şimdi belediyenin birimlerinde, kurumların birimlerinde, vatandaşın talepleri var. Uğranılan haksızlıklar var. Verilen sözler var. Yerine getirilmeyen sözler var. Şimdi vatandaş bize bunu söylüyor. Peki, bunu diyoruz kameralar karşısında konuşun. Efendim bir yerde yol çöktü. Fotoğraf atıyorlar WhatsApp ihbar hattımıza. Şu karşıda ekranda yazan numaraya. Fikirlerini söylüyorlar, taleplerini… Peki, konuşun ekrana. Herkeste bir korku var, herkeste bir baskı var. Herkes ‘acaba ben bunu dersem bana ne yaparlar?’ diye bir korku var ve hepsinden önemlisi şimdi diyorsun burada eleştiriyoruz aslında. İnsanlar diyor ki Faruk Özlü'yü büyüte büyüte bir yere koyamadın, ama Faruk Özlü'nün icraatındaki icra irade koyduğu insanları eleştirmek yapılan hizmet, elde edilemeyen sonuçları görmek bir nevi bir eleştiridir. Ama işin özünde şu var. Belediye veya diğer kurumlardaki memurlar, irade sahipleri, "Biz buranın sahibiyiz. Bunlar gelip geçici, göçmen kuş" diye bakıyorlar. Kendi kendine bir savunma mekanizması kurmuşlar ve işin özünde Faruk Özlü'yü devamlı yanıltıyorlar. Faruk Özlü bunun farkında değil mi? Farkında. Peki, o niye müdahale etmiyor? Şimdi belediyenin iştirak şirketlerinde Sayıştay raporlarında birçok usule, etiğe, kanuna aykırı olan şeyler var. CHP'li bir belediye olsa, ters düz ederlerdi. Sabahın 6'sında gelirlerdi kapıya. AK Partili belediye. Bunu düzelt deniliyor. Birimlerde herkes 2024 yılının ve 2025'in daha sonra da o çıkacak ortaya, belediye iştirakleri şirketleri ile ilgili neyi istiyor? Sayıştay’dan çıkan raporu bekliyor. Onu istiyor. Onu bekliyor. Şirketlerin durumu ne? Şirketlere sürekli belediyeden para aktarılıyor. Şu anda belediyenin şirket mesela Belka diye bir şirket var. Bu şirket insan kaynakları sürekli maaş ödüyor. Belediyenin maaşları buradan ödüyor. Onun sıkıntılı olması gayet doğal, ama diğerde para kazanan şirketler var. Hepsi iflas çizgisinde belki de altını da bilemiyoruz. Belediyenin şirketleri iflas çizgisinin altında veya da iflas halinde. Onu tam bilemiyoruz tabii. Görüntü itibariyle öyle. Çünkü koskoca milyarlık cirosu olan Beltaş 3-4 milyonluk maaşını ödeyemedi. Personelin maaşını ödedi. Gidenler var. İdarenin maaşları ödendi mi ödenmedi mi? Orada maaş sıkıntısı var. Milyarlık ciro var, milyarlık. Milyonluk demiyoruz ama burası da zarar ediyor ve işin özünde ‘çalışmak var’ diyor Faruk Özlü. Ama işin özünü ben size söyleyeyim. Faruk Özlü'nün Düzce ile Düzce siyasetiyle işi yok bundan sonra. Bütün sıkıntı aslında burada. Bir daha ben Düzce'den girmeyeceğim diye bir hava var, bir anlayış var, bir algı var. Bu böyle olunca, herkes kendine göre farklı bir yön seçiyor. Bir belediye başkanı, bir daha aday olmayacağım veya olunmayacak, etrafındakiler bunu söylüyorsa, Faruk Özlü'nün Düzce'deki siyasetteki siyasi işi bitti algısı birçok sıkıntının ana kaynağı. Bu işin ana kaynağı. Sıkıntı burada başlıyor. Personellerde, müdürlerde, orada burada. Bu kadar da eksik işler var. Görme, görünmüyorsa, görmek istemiyorsa demek ki gerçekten bu algı doğru gibi bir düşünceye kapılıyor insan. İnsanlar kapılıyor. Bize bunu söylüyorlar. E siz kendiniz söyleyin. Yok biz söyleyemeyiz. Sosyal medyanızda paylaşın, paylaşamayız. Niye? Ne yapacaklar? Ne olacak? Bu kadar insanları korkutmanın, baskının anlamı yok.

Şimdi siyaset dedik. Türkiye 2002'yi 2028'de yaşayabilir. Bunu açacağız önümüzdeki günlerde. 30 Kasım'da Yavuz Ağıralioğlu Bey geliyor. Anahtar Partisi'nin genel başkanı. Afişler, propagandalar, anlatımlar, çok güzel bir hava var. Ben Düzce'de oluşumda, siyasi oluşumda prematüre bir çocuk doğacağına inanıyorum. Düzce genelinde hani teşkilat yapısı olarak, hani doğru hesaptan doğru sonuç çıkar, yanlış hesaptan doğru sonuç çıkmaz. Nasıl başlarsanız. Çünkü ben Türkiye'de Sayın Ağıralioğlu'nun büyük bir hamle yapacağına inanıyorum. Türkiye genelinde ama büyük hedefler küçük ve istikameti olmayan, kıblesi belli olmayan insanlarla ne kadar gidilir onu bilmem. Bugün Ağıralioğlu 1960'lardan sonra Alparslan Türkeş'in Türkiye'de yapılandırdığı yapının biraz daha muhafazakar kanadıyla beraber devamı niteliğinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin erimesiyle beraber ortaya çıkan bir hareket olarak görüyorum. Ama Düzce'deki yapılanması yanlış hesaptan doğru sonuç çıkmaz görüntüsü veriyor. Çünkü Ağıralioğlu'nun söylemleriyle, eylemleriyle, insanların onlara teveccühüyle Düzce'deki yapılanması birbirini tutmuyor ve tutmayacak. Yol geçerken, köprü geçerken at değiştirilmez. Bir geçelim, bir büyüyelim. Ben şunu da söylüyorum; burada bu yola çıkanlar, toplumda farklı farklı algılarla, anılanlar Ağıralioğlu ile beraber zaten devam edemez. Etmemeli.

30 Kasım'da kongre var. Düzce'ye geliyor, şeref veriyor. Ben de Ağıralioğlu'nun Anahtar Partisi’nin Türkiye'nin yükselen yıldızı olduğuna inanıyorum. Zaten bu hızla, hareket ettiklerinde, bu hareket başladığında, buraya hasbelkader boşluktan giren siyasetçiler, siyasetçi gibi görünenler zaten o boşluktan çıkar. AK Parti'de olduğu gibi. AK Parti de 2002'de böyleydi. Herkes geldi, işte herkes bir hesaplarla geldi. Birileri yer bulamadı geldi. Birileri alan bulamadı geldi, ama o gelenler parti vizyonu ve misyonu ortaya çıktıktan sonra, hepsi geldikleri yere gittiler. Onlar da giderler. İnşallah Türkiye siyasetine hayırlı olsun. Anahtar Parti Genel Başkanı Sayın Yavuz Ağıralioğlu için bir salon da tuttular. O salonu Mustafa Keskin, Hasan Şengüloğlu'na devir yaparken, kongre yaparken, dolduramamıştı. O zamanki spor bakanı bu salonun hali ne diye sitem de etmişti. (Osman Bak) Şimdi bakalım Düzceli, Anahtar Parti’ye, Yavuz Aliağıroğlu'na teveccühünü salonda nasıl gösterecek? O salona bakacağız. Ben dolacağına da inanıyorum, yani kendi düşüncemde çünkü iyi bir şey var. Kendisine teveccüh var. 30 Kasım'da göreceğiz pazar günü. Pazartesi günü de değerlendiririz. Şimdilik bizden bu kadar.

Pazartesi günü saat 6'da Yorumlu’Yorum’da buluşmak üzere hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun.

Programın tamamını izlemek için:

Yorumlar