Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, kendisinin hazırlayıp sunduğu, Öncü TV ekranları ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayını ile geniş kitlelere ulaşan “Yorumlu-Yorum” programı ile Düzce’nin gündemini belirlemeye devam ediyor.
Programın Pazartesi günü yayınlanan son bölümünde Ünsal, kendisine yönelik sosyal medya üzerinden eleştirilerde bulunan AK Parti İl Sekreteri Ali Süler’e, kendisine has üslubuyla cevap verdi.
Süler’in daha önce kendisine yönetimde yer bulamadığı için AK Parti’yi terk ettiğini hatırlatan Ünsal, partisinin Merkez İlçe Kongresine katılmak için Düzce’ye gelen Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Aliağıroğlu’nu karşılayan AK Parti İl Başkanı Hasan Şengüloğlu’nu Süler’in yanlış yönlendirdiğini belirtti.
Süler’e “AK Parti İl Başkanını düşürdüğün durumu gördün mü?” diye soran Ünsal, programda şu ifadelere yer verdi:
“Ali Süler var, AK Parti Genel Sekreteri. Bir zamanlar AK Parti’den görev ve yetki alamadığı için, ayrılıp gitmiş bir adam. Böyle bir AK Partili, bize haddimizi bildirmiş; Ali, kabul. Biz bir adam arıyorduk haddimizi bildirecek, Allah da bize Ali’yi nasip etti. Ne mübarek adammış bu. Her neyse bu Ali Bey’in had bildirme, usul gösterme, akıl verme konusunda mahir olduğu anlaşılıyor. Birileri buna had bildirmiş. Yavuz Ağıralioğlu’nun Düzce’ye gelişinde AK Parti il başkanı patır kütür gitti. Bir kapısını açmadı, ilk sarılan oydu Düzce’ye geldiğinde. Yanında merkez ilçe başkanı vardı, bir yanında da gençlik kolları başkanı vardı. Doğru yanlış, bunu tartıştık zaten. Şimdi ben bir yere gelmek istiyorum. Orada sen de vardın Ali Süler, sen niye gitmedin kapıyı açmaya? Uygun görmedin. İl başkanını niye uygun gördün? Merkez ilçe başkanını niye uyandırmadın? İl başkanına niye demedin “bekleyelim” diye? Burada had bildiriyorsun, usul biliyorsun da orada unuttun mu? Ben pek unuttuğunu zannetmiyorum, bu kadar had bildiren bir adamın. İl başkanını düşürdüğün durumu gördün mü? Şimdi biz kakayız, sen şakasın. Adamı öyle bir pozisyona soktunuz ki, genel merkeze ifade edemiyor şu anda, kamuoyuna ifade edemiyor. Sen niye gitmedin? Sen de oradaydın. Sen bir durdun, onları da durdursaydın. Sen haddi böyle mi bildiriyorsun? Yani Ali gibi bir dost olduktan sonra, başka insana gerek var mı bilmem. İşin özünde bu var.”
BEN MİLLİ GÖRÜŞCÜ’YÜM
Kendisine “Sen AK Parti’ye, davaya hizmet et, dava adamı ol.” diyen Süler’e kendisinin Milli Görüş geleneğinden geldiğini hatırlatan Ünsal, “Diyorlar ki “Sen AK Parti’ye davaya hizmet et, dava adamı ol.” Ben partili değilim ki. Ben AK Partili değilim ki. Ben AK Parti’den makam, mevki, yetki, iş bunlardan hiçbir şekilde faydalanmamış birisiyim. Ama AK Parti’nin lideri olan, bunu kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan’a inanan birisiyim. Sen partilisin, bana ‘dava adamlığı’ diyorsun, sen niye bırakıp gittin o partiyi? Yani şu ekranlar birilerinin hesapları için kurban edilecek yerler değil, ama AK Parti’nin genel sekreterinden bahsediyoruz. Az olalım, öz olalım, biz olalım, dar olalım, darmadağın olalım işin sonunda. Hasan Şengüloğlu’na da haddini bildirdin o zaman. Sen had bildiriyorsun ya. Senin herhalde hesapların tutmadı, adamı verdin satırın ağzına. Ondan sonra ‘Efendim dava adamı ol.’, ben dava adamı falan değilim. Ben Milli Görüş kökenliyim ve bir o kadar da geniş çerçeveden dünyaya bakan bir adamım. Ben AK Partili falan değilim hemşehrim, olamam da zaten. Ben partili olamam. Bir sosyalistin, bir sosyal demokratın veya bir komünistin Cumhuriyet Halk Partisi’nde ne buluyorsa, ben de muhafazakâr kitlede bu cenahta kendime ne buluyorsam ben buyum” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANINA NEDEN HAYRANIM?
Kendisinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a neden hayran olduğunu da anlatan Ünsal, a“Ben Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a en büyük saygı gösterdiğim ve hayran olduğum konulardan bir tanesi şuydu: Bu milleti sınıflara bölmüşlerdi 2000’li yıllarda. İşçi SSK’ya gidecek, memur devlet hastanesine gidecek, zengin Bağ-Kur ve özel hastanelerden faydalanacak. SSK’lı birisi eczaneden ilaç alamıyordu, hastanelerde kuyruklar vardı. Sağlık, hepsinden önemli. Bu milletin evladını üçe sınıflandırmışlardı. Ne oldu? Bugün yeşil kartıyla, bugün işçi kimliğiyle üniversitedeki hastaneden, özel hastanelerden hizmet alabiliyorsun. Dün bu var mıydı? Yoktu, çünkü dün vatandaş değildi. Dün seni insan yerine koymuyordu. İşçi sınıfında üçüncü sınıftın. Birinci sınıf sermaye, ikinci sınıf devlet görevlileri Emekli Sandığı, üçüncü sınıf SSK’lılar, işçiler. Şu anda holdingin gittiği, devletin üst düzey bürokratının gittiği hastanede, beni tedavi ettiriyor mu? Bu sistemi kurdu mu? Bunun partiyle, siyasetle hiç alakası yok. İşte benim en büyük hayran olduğum, saygı duyduğum sebeplerden bir tanesi bu. Bizim kuşak çok iyi hatırlar, şimdiki gençlik bilmiyor bunu. Ali Süler bana anlatma, Hasan Şengüloğlu bana anlatma, ben biliyorum bunları. Bizim kuşak biliyor, gençlere anlatın, insanlara anlatın. Ama siyaset olarak değil, doğru olarak, somut verilerle anlatırsanız siyasette başarılı olursunuz. Somut verileri soyutla, hisle, nefisle hareket ederseniz, böyle hadlerle, boşluklarla hayatınız biter gider.” açıklamalarında bulundu.