İÇİMİZDEN BİRİ

Düzce’nin tarihine ışık tutacak resimleri arşivinde bulunduran Fotoğrafçı ve arşivci Lütfü Şimşek ile çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Fotoğraf çekmeye ve arşiv tutmaya neden başladığını anlatan Şimşek, insanların yaptıkları işleri severek yapmaları halinde o işlerde başarılı olabileceklerini söyleyerek gençlere öğütler de verdi.

İÇİMİZDEN BİRİ

Düzce’nin tarihine ışık tutacak resimleri arşivinde bulunduran Fotoğrafçı ve arşivci Lütfü Şimşek ile çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Fotoğraf çekmeye ve arşiv tutmaya neden başladığını anlatan Şimşek, insanların yaptıkları işleri severek yapmaları halinde o işlerde başarılı olabileceklerini söyleyerek gençlere öğütler de verdi.

17 Mayıs 2018 Perşembe 09:34
İÇİMİZDEN BİRİ

Düzce’nin altını üstüne getirerek çektiği fotoğraflarla, fotoğrafları çekerken yaptığı bizlere göre riskli ona göre sıradan hareketlerle, kişiliğiyle, 2 milyondan fazla resim arşivi ile tanıdığımız, içimizden bir olan Lütfü Şimşek ile çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Lütfü Şimşek Kimdir?

1952 yılında Bayburt da doğdum. 1960 yılında Muş’a göç ettik. 5 yıl Muş da kaldık. İlkokulumu orada okudum. Babamın bakkal dükkânı olduğundan orayla ilgilenmem, öğretmenimin halk kütüphanesi sorumlusu olması ve orayla da ilgilenmem bana çok şey öğretti. Orada pul koleksiyonu yapmayı öğrendim. 3. sınıfta fotoğraf makinası ile tanıştım.

Koleksiyon yapmayı da fotoğraf çekmeyi de o günden bugüne kadar bırakmadım. 1965 yılında Muş’tan Düzce’ye geldik. 1965 tarihinden bugüne kadar Düzce’de ikamet ediyoruz. Düzceli olduk. Bir yerde doğmakla bir yerde doymak tamamen farklıdır. Birisi kaderdir, diğeri gönül meselesidir. Bir yerli olabilmek için bulunduğun yere bir şeyler vermen gerekiyor. Bir karşılığı olmalıdır. Bende kendimi Düzceli görüyorum.

Çevremizde olan insanların söylediğine göre, bizim hobi olarak gördüğümüz uğraşlarımız, Düzce’ye çok yararlı hizmetler olduğu ifade ediliyor.

Lütfü Şimşek denildiği zaman fotoğraf akla geliyor. Siz ticaretle de uğraştınız. Bunun nedeni nedir sizce?

FOTOĞRAFLA GEÇİM SAĞLAMAK GİBİ DÜŞÜNCEM OLMADI

Ben çocukluğumdan beri fotoğraf çekiyorum ve bunu menfaat beklemeden yapıyorum. Rahmetli Sezai Ünal Ağabey gel yanımızda çalış, güzel fotoğraf çekiyorsun dedi. Ben bu işe girmek istemedim. Çünkü fotoğraftan bir geçim sağlamak gibi bir düşüncem olmadı.

Bir şeyler yapılıyorsa topluma da bir şeylerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Toplum tarafından eksik olan şeylerin ortaya çıkarılması bir karşılığı olan olgudur. Fotoğraf çekmemin nedenlerinden birisi de bizim gitme fırsatı bulduğumuz yerleri gidemeyenlerin de görmesini sağlamak istemem.

Konu ile ilgili olarak bir hikaye anlatacağım. İhtiyaç sahibi bir vatandaş camide namazdan sonra dua etmiş. Caminin çıkışında iki ayağı olmayan bir dilenciyi görünce yanlış dua ettiğini anlamış. Kendisi için bir çift yeni ayakkabı isterken başkalarının ayakkabı giyecek ayaklarının olmadığını hesap edememiş. Hep iyiler benim kötüler senin politikasının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Benim en büyük avantajımın karşımdakine insan olarak bakarım. Karşımdakinin kimliği, ırkı beni ilgilendirmez. Ben karşımdaki insanları her şart ve düşüncede kabullendiğimden dolayı onlar da beni kabulleniyor.

Sizin sabah yataktan kalkıp gece o yatağa tekrardan girene kadar geçen süre zarfından zamanınız nasıl geçer?

Ben programlarımı bir gün, bir hafta öncesinden yaparım. Yağmuru çamuru hesaplar ona göre kendime bir plan oluşturup programımı hayata geçiririm. Ne yapacaksam yapayım önce o yapacağım işi kafamda planlarım. Kafamda planladıktan sonra o işi hataya geçiririm.

Sabah namazını kıldıktan sonra işe koyulurum.

Arşivinizde basılı ve dijital olarak kaç adet fotoğrafınız var?

Hocamın önerisi ile ben arşiv tutmaya başladım. Bu yolda iyi ve kötü çok anımız var. Ancak hep iyi anılar kötü anıların unutulmasına neden oluyor.

10 binden fazla nostalji, 15-20 bin kadara deprem ile ilgili araştırma fotoğrafı ve toplamda 200 binin üzerinde baskı arşivim mevcuttur. 2 Milyonun üzerinde dijital ortamda resimlerin var. İnternette de bu çekilen fotoğrafları paylaşırım.

İnternette 172 ülkeden arkadaşım var.

Siz araştırıyor, yeni yerler keşfediyorsunuz. Yeni yerler keşfetmek nasıl bir hazdır? Ayrıca yeni keşfettiğiniz yerlerin neresi olduğunu insanlarla paylaşmak istemiyorsunuz. Bunun nedeni nedir sizce?

Ben bir yere defalarca giderim. Çünkü her gittiğim dönem farklı olduğu için, bu dönemlerin güzellikleri de farklıdır. Her gittiğinizde farklı şeyler, farklı güzellikler görüyorsunuz.

Eskiden gittiğim yerleri paylaşıyordum. Adres belli olduğu için insanlar ertesi gün oraya giderek farklı, yanlış oluşumların içine giriyordu. Asalakların önünü kesmek için gittiğim yerlerin neresi olduğunu insanlara söylememe kararı aldım.

İnsanın emeğine saygı olması gerekiyor. Oraya gidiyor, çoluk çocuğun rızkını gittiğin yerlerde harcıyorsun, zaman veriyorsun, tehlikeler atlatıyorsun. İnsanların ortak kullanım alanı olan yerlerin gelecek nesillere aktarılması konusunda titiz çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Yapılan yatırımlar kişiye özel hale geliyor, topluma özel yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Parkların yüzde 70’i yeşil alan olması gerekirken yüzde 70’ı beton yığını haline gelmiş durumda. Yeşil alanların tamamını insanların kullanım alanına açılmadığını da görüyoruz. Dünya’da yaşanabilecek en güzel yerlerinden birisiyken şimdi bu özelliğimiz yok olma durumuna geldi.

Cennette boş, cehennem de boş. Buradan bizler yüklenip getiriyoruz iyilikleri de kötülükleri de. Toplum için çalışırsan Cennetti hak edersin.

Siz paylaşmayı seviyorsunuz. Ancak son zamanlarda resimlerinizi çoğu insanlarla paylaşmıyorsunuz. Bunun nedeni nedir?

Sizin gibi insanlar mütevazi olmalı deniliyor. Ben bir fotoğraf çekmek için emek, zaman harcayacağım, sizde benim emeğimle kendinize ve çevrenizdeki insanlara menfaat sağlayacaksınız. Bunun neresi mütevazi olmaktır, bu mütevazilikten çıkar. Mütevazi olmak ayrı enayi yerine konulmak ayrıdır. Eğer memleket menfaatine yapılan bir şey olursa bizler elimizden geleni yapmaya devam ederiz, bunu kabul ederiz.

Son olarak söylemek istediğiniz?

Allah insanoğlunu yaratırken bir ruh ve bir unvan vererek Dünyaya gönderir. Bu ruh Dünya’da yaşamanı sağlar. Unvanın ise yaratılanların en şeriflisi olmandır. Bu şeref unvanı sorgulanacak ruhun almaya gelindiği zaman. Bizler bu unvanı nereye taşıdık, ne kadar arttırdık ne kadar azalttık.

Bu güne kadar ben 17 belediye başkanı tanıdım. Son yıllarda her gelen yönetici bir önceki yöneticinin izini silmeye çalışır duruma gelmiş. Bizler insanlara bir şeyler verebilir miyiz ideali ile yola çıktık.

Son Güncelleme: 19.05.2018 10:27
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.