TÜRK BAYRAĞI’NIN ANLAMINI BİZE YILLARCA YANLIŞ ANLATTILAR

Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, kendisinin hazırlayıp sunduğu “Yorumlu-Yorum” programında, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Cumhuriyetin ilanından sonra, Türkiye’nin kendi uçağını, tankını ve silahını yaptığını kaydeden Ünsal, Türk Bayrağı’ndaki ay – yıldızın da gerçek hikâyesini anlattı. Ünsal ayrıca, bugün Türkiye’nin dünyaya kafa tutan bir ülke olduğunun altını çizerek, “Bıçak kemiğe dayanmış, Oğuz uykudan uyanmış.” dedi.

TÜRK BAYRAĞI’NIN ANLAMINI BİZE YILLARCA YANLIŞ ANLATTILAR

Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, kendisinin hazırlayıp sunduğu “Yorumlu-Yorum” programında, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Cumhuriyetin ilanından sonra, Türkiye’nin kendi uçağını, tankını ve silahını yaptığını kaydeden Ünsal, Türk Bayrağı’ndaki ay – yıldızın da gerçek hikâyesini anlattı. Ünsal ayrıca, bugün Türkiye’nin dünyaya kafa tutan bir ülke olduğunun altını çizerek, “Bıçak kemiğe dayanmış, Oğuz uykudan uyanmış.” dedi.

30 Ekim 2021 Cumartesi 18:25
TÜRK BAYRAĞI’NIN ANLAMINI BİZE YILLARCA YANLIŞ ANLATTILAR

Öncü TV ekranları ve 100.2 Radyo ortak yayınıyla Düzceliler’in ilgi ile takip ettiği, Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın hazırlayıp sunduğu “Yorumlu-Yorum” programı, birbirinden ilginç konuları ile Düzce’nin gündemine ışık tutmaya devam ediyor.

Bıçak kemiğe dayandı, Oğuz uykusundan uyandı”
Programın son bölümünde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili dikkat çeken yorumlarda bulunan Ünsal, “Bundan yıllar önce 1923 yılının 29 Ekim’de günlerden bugün Cumhuriyeti ilan ettik. 289 milletvekilinin 135 tanesinin meclise gelmediği, 158 milletvekilinin Cumhuriyeti ilan ettiği gündeyiz. Bunu niye söyledim biliyorsunuz; Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçileceği zaman, dönemin Yargıtay Başsavcısı 364 şartını ortaya koymuştu. “Meclisin 3’te 2 çoğunluğu olmadan cumhurbaşkanı seçilemez.” demişti. O günden bugünlere geldik. Cumhuriyet kurulurken bu memlekette ki, o günkü şartlarda Devletin kurtuluşunu sağlamak. Millî mücadelede ki başlangıcı yapmak noktasında kurulan Büyük Millet Meclisi’nde, hilafeti ve padişahı kurtarmak gibi bir anlayış içinde kuruldu. Dendi ki, Londra ile Ankara aynıdır, Gazi Mustafa Kemal’in sözü. O günden bugünlere geldik. Değişik, değişik işlerle karşılaştık. 1950’li yıllar, o dönemin Başbakanı Sayın Adnan Menderes, başbakan olduktan sonra başbakanlığa ABD Büyük Elçisi geliyor. Başbakan yerinde efendim, Büyükelçi inmedi diyorlar. Kapıya geliyor. Başbakanlığın kapısına ve büyükelçinin kapısına kadar gelip, adeta kapı açtırıyorlar. 1950’lerden bahsediyoruz. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bu ülkede hilafetin kaldırılması kararı alınmadan, İngiltere kralı ve 9 tane ülke, seni devlet olarak, bizi devlet olarak kabul etmedi. Lozan’ı imzalamadı. Ne zamanki bu millet hafif hafif özüne dönmeye başladı. Hani diyor ya büyüklerimizin bir sözü var; ‘Oğuz’un uykusu çok derindir.’ Evet, bıçak kemiğe dayanmadan uyanmaz. Uyandıktan sonra ki bıçağı dayayan düşünecek. Oğuz düşünmeyecek, Türk düşünmeyecek.” diye konuştu.

“Gelinen noktada ‘Siz kimsiniz?’ diyebiliyoruz”

10 büyük elçinin Gezi Davası hükümlüsü Osman Kavala ile ilgili yaptığı açıklamanın ardından yaşanan süreci hatırlatan Ünsal, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bu Adnan Menderes olayını çok iyi hatırlayalım. Geçtiğimiz günlerde ABD, Hollanda, Almanya, Kanada, İsveç, Norveç işte Yeni Zelanda, bir kısmı İngiltere’nin devlet olarak tayin ettiği valiliklerle yönettiği yerler. Bir tarafı da Avrupa’da ne kadar haydut, hırsız, arsız, namussuz adam varsa, kurduğu bir haydut ABD, bir tarafta da dünyayı kana bulayan Almanya ve 280 tane ABD üssünün bulunduğu hala işgal altındaki Almanya. Neyse bunlar, bu büyük elçiler bir açıklama yaptılar. Osman Kavala ile ilgili. Bunun üzerine Sayın Cumhurbaşkanımız da dedi ki; “Siz kimsiniz!” Evet, “Siz kimsiniz!” dedi. “Siz kimsiniz de, bizim iç işlerimize karışıyorsunuz.” Bir feveran edince, bir tepki verince, ondan sonra ne oldu; açıklama yaptılar dediler ki, “biz Viyana anlaşmasını 41. maddesine göre…” 41. maddede ülkenin bağımsızlığına, iç işlerine karışma diye bir madde var, “Biz buna efendim riayet göstereceğiz.”  Kısa bir satranç deyin, rulet deyin, yani diplomasi denilen dil aslında tabiri caizse, karşı tarafın açıklarını bulup tehdit sanatı. Tehdidin farklı bir boyutu, biz bunu yemedik.”

Amerikan projesi Apo’yu, Amerika teslim etti

Bugün Türkiye’nin çok güçlü ve dik durabilen bir ülke konumunda olduğunu vurgulayan Ünsal, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarına bakın Mustafa Kemal ve arkadaşları bu memleketi kurduklarında, şuna dikkat ediyorlar; tank yapalım, istikbal göklerdedir, uçak yapalım. Önce bizim bu coğrafyada kalabilmemiz için, kendi silahımızı kendimiz üretmemiz lazım. Bu kararlarla beraber bir adımlar atılıyor. Ve o gün bu ülkede, ilk defa Nuri Hürkuş soy isminde uçakları yapan adam, daha sonra gazinin vefatından sonra, ölümünden sonra, bir anda iflas ettiriliyor. Bomba ve silah tesisatını yapan bina veya işletme havaya uçuruluyor. Türkiye kendi silahını üretemez hale geliyor. Oradan bugünlere geldik SİHA’larımız var, İHA’larımız var. Geçtiğimiz günlerde mavi vatan noktasında Akdeniz’de bir Fransız gemisini kör bıraktık. Bir savaş ve bir güç noktasına geldik. İşte geldiğimiz bu noktada siz kimsiniz diyebildik ya. Birleşmiş Milletler’e gittik dedik ki; “Dünya 5’ten büyüktür. Siz dünyaya hükmedemezsiniz.” İşin en enteresanı şu, 1980'li yıllarda Suriye'ye giden Abdullah Öcalan, 20 yıl bu memlekette terörü Suriye'den yönetti. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'a kimse bir şey demedi, diyemedi. Hatay'da Kara Kuvvetleri Komutanımız “Çok darlandık” dedi. ABD projesi olan Apo, ABD paketiyle beraber Ecevit'e verdiklerinde, Rahmetli Ecevit; ‘Bize bunu niye verdiler, hala anlamış değilim.” dedi. Ama bugün Suriye'nin dehlizlerine giriyoruz. ABD'nin 100 yıllık planladığı oyunu bozuyoruz şuan. Bunu biz söylemedik, ABD Dış İşleri Bakanlığından bir yetkili söyledi. “Mavi vatan” diyoruz, Akdeniz'deki petrole giriyoruz. Karadeniz'deki, biz bir şeyler olmaya başlamışız. Demek ki, Oğuz uykusundan uyanmış. Bıçak kemiğe dayanmış. Ama harici ve dahili bedbahtlar dediğimiz bedbahtlar, bu memlekette oyunun kralını, oyunun entrikasını oynuyor. Yakup görünümlü Jacop’lardan bu ülkedeki gücünü kaybetmeye başlamış. Geldiğimiz noktada, 1923'ten itibaren buraya geldiğimiz noktada hakikaten, formaliteden, rejimden, şundan bundan kutladığımız Cumhuriyeti, göğsümüzü gere gere, bütün damalarımızdaki ve DNA moleküllerimizdeki asaletle kutlayacağımız seviyeye gelmişiz. Bugün “Siz kimsiniz?” denilen 10 büyükelçi, Cumhuriyet Resepsiyonu’na davet edilmedi. Edilmedikleri daha önce siz bu davete gelmeyin diye tebliğ edildi. Şimdi merhum Süleyman Demirel’e sordular; “Efendim, Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan ‘One minute’ dedi. İsrail’e “Katil devletsiniz” dedi. Siz ne diyorsunuz?” “Bu yapılan işin bedeli zaman içinde ödenir, ağır ödenir.” dedi. Şimdi pire var ya 7 metre 20 santim zıplıyor. Bilimsel çalışmadır. Pireyi koymuşlar 30 santim bir kavanoza üstünü örtmüşler. Örttükten sonra başlamış pire fırlamaya, zıplamaya. 30 santim, 30 santim belirli bir zaman aralığından sonra perdeyi kaldırmışlar pireyi serbest bırakmışlar. 7 metre 20 santim sıçrayan pire, 30 santim, 30 santim sıçramaya başlamış.”

“Türk Bayrağı’nın anlamını bize yıllarca yanlış anlattılar”

Türk Bayrağı’nın üzerindeki ay-yıldızın gerçek hikayesini anlatan Ünsal, son olarak şunları belirtti:

“Biz dünyada 3 kıtayı yöneten milletin evlatlarının, başbakanına, cumhurbaşkanı ‘Bunların bedeli ağır olur’ dedi. Bir kere korkutmuşlar, ürkütmüşler. Korkmayan, ürkmeyen bu memlekette bağımsızlık adına, millet adına, egemenlik adına, insanlık adına, medeniyet adına. Taa Oğuz Kağan'dan, tüm devlet büyüklerimize kadar, şuan ki sayın cumhurbaşkanımıza kadar. Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ve onun inançlı, imanlı, devletin ebedi müddetine inanan dostlarıyla beraber geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, bu asalet anca aslına rücu etmeye başlamış. Bayramımızı kutlayalım. Birde su çok önemli; Türk Bayrağı ile ilgili bize yıllardır hikaye anlattılar. Ne dediler? Ayın önüne yıldız gelmiş. Ay ile yıldız kan göletine yansımış, ne güzel bayrak olsun demişler. Bu mu? değil. 3 kıtaya hükmeden, dünyaya insanlık dersi veren, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan, Oğuzhan'lardan gelen asalet, hilal ile yıldızın bir araya gelmesinin zamanını mı bekledi? Bu kadar mı küçük düşündü bu adamlar? İşin özü ne biliyor musunuz; hilal Müslümanların sembolüdür. Hz. Peygamber Efendimizi temsil eder. Yıldız İslam’ın 5 şartını temsil eder. Bir varsayıma göre de 4 halifeden sonra İslam’a ve insanlığa büyük hizmet eden ecdadın kendisinin, bu yola çok büyük hizmet ettiğinin, kendisinin işaretidir. Kırmızı da kandır. Kanımız, canımız, İslam’a ve Hz. Muhammed’e feda olsun, anlamında bir semboldür. İnancıyla, ilmiyle, bilimiyle dünyadaki tüm dengeleriyle yetişen bu nesil, bu asırda artık bıçak kemiğe dayanmış, uykusundan uyandı. Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun. Gerçekten anlamına ve ruhuna yakışan bir çizgiye doğru giden ülkemizin, devletimizin bekası daim olsun.”

HABER: Savaş ARI           

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.