Haftalardır konuşulan Erdoğan-Trump görüşmesi gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yola çıkarken Pekin’e hareketinden önce havalimanında “virgül” ve “nokta” üzerinden tavrını ortaya koymuştu. Noktayı koyacağına dair kararlılığı anlaşıldı.

Nitekim ikili ve heyetler arası görüşmeler tamamlandı, karşılıklı açıklamalar yapıldı. Basına yansıyan açıklamalar ve iki tarafın söylem bazında ve sahadaki tavırlarına dikkat edersek henüz taraflar birbirlerini tam olarak ikna edebilmiş değiller.

Görüşmenin saatler öncesinde TSK, Suriye ve Irak’ta Washington’un silahlı taşeronları olan YPG-PKK terör örgütlerini havadan ve karadan vurarak sadece söylem bazında değil sahada da kararlılığın süreceği mesajını karşıya iletti. Bundan önce de Suriye’de Karaçok, Irak’ta ise Sincar’da ABD korumasındaki PKK-YPG kampları TSK tarafından havaya uçurulmuş yüzden fazla terörist öldürülmüş, cephaneler imha edilmiş, ABD’li komutanlar da hasar tespitine gitmişti.

Erdoğan-Trump görüşmesi yapıldığı sıralarda ise bu defa ABD’nin DAİŞ’le mücadele özel temsilcisi Brett McGurk, beraberindeki bir heyetle Kobani’de terör örgütü YPG’nin elebaşlarıyla toplantı yaptı. ABD’nin terör örgütü YPG’ye ağır silah yardımı konularının görüşüleceği söyleniyor.

McGurk'ın yanında, Türkiye'nin başına 4 milyon lira ödül koyduğu ve kırmızı liste ile aradığı PKK'lı 'Şahin Cilo' kod adlı Abdi Ferhad Şahin de vardı. ABD bu hareketiyle,  PKK-YPG ile oynaşmalarının devam edeceği mesajını verdi.

İki taraf da geri adım atmadığını, pozisyonlarını koruduklarını gösteriyor. Trump, ABD’ye göre PKK ve YPG’nin ayrı örgütler olduğunu savunmaya devam etti. “PKK ve DEAŞ terörüne karşı Türkiye’yi destekleyeceklerini” söylerken YPG ile birlikte çalışacaklarının da mesajını tekrarladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ABD’yi kastederek “Kapımızı çalacaklar” Suriye’nin kuzeyinde “Terör koridoruna izin vermeyiz” “Sormadan vururuz” çıkışlarıyla Türkiye’nin pes etmeyeceğini ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la başbaşa görüşmesinden sonraki ortak açıklamada ABD Başkanının yüzüne karşı söyledikleri de çok önemliydi. “Terör örgütlerinin faaliyetlerini bahane ederek bölgenin inanç ve etnik yapısını değiştirmek isteyenlere de izin vermemeliyiz. Suriye, Irak, Yemen ve Libya'daki kaosu fırsata çevirmek isteyenler eninde sonunda kaybedecekler” dedi. Türkiye Cumhurbaşkanı, ABD’ye “Terörü bahane ederek bölgenin inanç ve etnik yapısını değiştirmeye çalışıyorsunuz. Buna izin vermeyiz. Bölgedeki kaosu fırsata çevirmek istiyorsunuz. Ama kaybedeceksiniz” demiş oluyor.

ABD, başından beri Türkiye’ye güvence veriyor ama terörist örgütleri büyütmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Güvence baştan beri dile getirdikleri bir şey. Önemli olan fiiliyatta neler olacağı. Afganistan ve Irak’taki olumsuzlukları gördük” demesi de ABD’nin sözlerine güvenmediğinin ve bu sözde “güvencelere” romantik değil gerçekçi baktığının göstergesi.

Bu tür görüşmelerin neticesi bugünden yarına anlaşılmaz. Bunu görmek için haftalar ve belki bazen aylar geçmesi gerekir. Anlamak için yaklaşık iki aya ihtiyaç var. Önemli olan Türkiye’nin kararlılığını karşı tarafa en üst düzeyde iletmekti. Bu gayet net yapıldı.

Ancak görünen o ki ABD, Türkiye’yi kendi çizgisine getirmek için yüzümüze karşı biraz daha sempatik görünüp arkadan Ankara’yı dolaylı biçimde sıkıştırma ve geri adım attırma yolunu tercih edecek. Ayak oyunlarını sürdürecek.

Ankara bunun farkında. “Gerekirse geniş çaplı askeri harekat yapmaktan geri durmayacağı” Trump yönetimine iletildi. Türkiye’nin Suriye ve Irak’a askeri operasyonları Erdoğan-Trump zirvesinden sonra da devam ediyor.

Bu arada ABD’nin ve Trump’ın kendi içlerinde daha derin dertleri var. Washington’un derin yapıları Donald Trump’ın başkanlığını hala kabullenebilmiş değil. Trump’ın “azledilmesi” için derinden bir çark işliyor ve ülke çapında en önemli tartışma bu. Belki de birkaç ay sonra Trump diye birisi ABD başkanı olmayacak. Dolayısıyla Donald Trump’ın, yerine getirmek istese bile Türkiye’ye verdiği sözler ABD’yi ne kadar bağlıyor o hiç belli değil.

O nedenle Ankara, verilen boş sözlere, Türklerin gururunu okşayan parlak laflara değil, bölgemizde, sahada neler olduğuna ve atılacak fiili adımlara bakacak, kendi stratejileri istikametinde ilerleyecek.

Donald Trump, muhtemelen önümüzdeki günlerde ilk resmi yurt dışı gezisini yapacağı Suudi Arabistan’da da Tayyip Erdoğan’da gördüğü kararlılıkla karşılaşacak.

Daha önce de ifade etmiştik. Bir kez daha söyleyelim. Türkiye, ABD ve Batılı diğer ülkelerle elbette eşit ve medeni çerçevede ilişkiler geliştirmeli ve belirli alanlarda dünyanın sorunlarını ortaklaşa çözmek için çalışmalıdır. Ama onların, Türkiye’yi yönetmeye, yönlendirmeye yeltenmelerine müsaade etmeden. Onun dışında ABD ile “ortaklık,” “müttefiklik” “dostluk” “NATO..” Artık bunların bir hükmü kalmamıştır.

Alper TAN

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.